Bugün (16 Mart), Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti arasında 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan “Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması”nın 100. yıldönümünü idrak ediyoruz.
Ortak tarihimize “Moskova Antlaşması” olarak geçen sözkonusu belgenin, Türk-Rus ilişkilerinde önemli bir yeri bulunmaktadır. İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kuruluşundan bir yıl sonra imzalanan bu antlaşma, dönemin şartları içinde taşıdığı siyasi önemin yanısıra günümüze kadar geçerliliğini koruyan hukuki sonuçlar da doğurmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti arasında yapılan ilk antlaşma olma özelliğini taşıyan “Moskova Antlaşması”, Genç Cumhuriyetimizin doğu sınırlarını belirlerken aynı zamanda, Sovyet Rusya’yla 1. Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde sergilenen dayanışma ve işbirliğine de zemin teşkil etmiştir.
Bugün Moskova Antlaşması’nın imzalanmasının 100. yıldönümünü kutluyoruz. Bu tarihi belgenin ismine dikkatinizi çekmek isterim; “Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması”. Bu, diplomasi alanında son derece seyrek kullanılan bir formüldür. Bu isim, o zor dönemin romantik ruhunu tam olarak yansıtmaktadır.
Sözleşmenin hazırlanmasına paralel olarak, Moskova’da Dışişleri, Dış Ticaret Halk Komiserlikleri (bakanlıkları) ve Devrimci Askeri Konseyin temsilcilerinin yer aldığı bir askeri heyet çalışmalar yürütüyordu. Türkiye’nin acil ihtiyaç duyduğu silah, mühimmat ve diğer malzemelerin listesi Sovyet hükümetine sunulmuştu.
Günümüz tarihçilerinin verilerine göre Rusya, Türkiye’nin milli kurtuluş hareketine toplam 80 milyon Türk lirası değerindeki altınla yardım etmiş olup bu rakam, 1920’lerde TBMM’nin yıllık bütçesinin biraz üzerindeydi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) Başkan Mustafa Şentop'un himayesinde ve Bilkent Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen '16 Mart 1921 Moskova Antlaşması'nın 100. Yıl Dönümünde Türk-Rus İlişkileri Paneli'nde söz konusu antlaşmanın tarihi görüntülerine yer verildi.
Görüntülerde Yusuf Kemal Tengirşenk, Ali Fuat Cebesoy, Rıza Nur TBMM'yi temsilen masanın bir tarafında yer alırken diğer yanda Rusya'yı temsilen Dışişleri Komiseri Georgy Chicherin ile birlikte aslen Kumuk Türkü olan ve Vladimir Lenin'in yakın çalışma arkadaşlarından Celalettin Korkmazov bulunuyor.
100 yıl önce Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması imzalandı. Bu tarih son derece önemli, zira bu antlaşma, o dönemde içeride yeni bir gündem oluşturma aşamasında bulunan ve konumlarını güçlendirmek, hem yurtiçinde hem de uluslararası arenada daha da güçlenmek için birbirlerine ihtiyaç duyan iki ülke arasındaki işbirliği tarihinde yeni bir sayfa açtı.
Sosyal adalet ve emperyalizmle mücadele fikirleri, iki ülkeyi birleştirdi ve aktif olarak ilerlemelerine imkan sundu. Ayrıca bu, ilişkilerde yeni bir sayfaydı. Nitekim, yeni güç dengesi oluştu, yeni sınırlar ortaya çıktı ve Sovyet Rusya, Türkiye'nin milli kurtuluş mücadelesine büyük katkı yaptı. Sonuç olarak, Türkiye ve Sovyet Rusya'nın uluslararası kabul görmüş sınırları çizildi ve daha sonra SSCB kuruldu. Antlaşma, Rusya ile Türkiye arasındaki ikili dostane iletişimin dengesi unsuru ve temelidir.
Moskova Antlaşması imzalandığında, Türkiye’nin son derece olumsuz uluslararası durumda olduğu ve Sovyet Rusya’yla anlaşmanın bir tür can simidi olduğu genel kabul gören bir görüş. Ama aslında öyle değil. Anlaşma imzalandığında, Türkiye jeopolitik olarak Rusya kadar Avrupa için de önemliydi. Bu yüzden anlaşmanın imzalanması, Türkiye için bir seçim sonucu oldu. Seçimin Sovyetler Birliği’nden yana kullanılması, Batı ile gerilimin artması anlamına geliyordu. Bundan şu anlaşılıyor ki, Sovyet Rusya ile yapılan anlaşmanın en önemli kısmı, mali ve askeri yardımla ilgiliydi. Bu yardım gerçekten sağlandı ve Türkiye’nin, Moskova anlaşmasında üzerinde aldığı taahhütleri yerine getirmesi bunun gerçekleşmesinde önemli rol oynadı. Rusya’nın para ve silah yardımı, Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonlandırmasında önemli rol oynadı.
Foto: Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Sovyet elçisi S. İ. Aralov, Konya'daki askeri tatbikatta. 1922
Semön Aralov, Türkiye'nin yürüttüğü Millî Mücadele çerçevesinde işgalcilere karşı direnişi organizasyon sürecinde de destek verdi. Aralov'un anı yazılarına göre, Ankara'ya gitmeden önce Lenin kendisine şöyle nasihatte bulunmuştur: "Türkler, Milli Mücadele vermektedirler. Bundan dolayı Merkezî Komite, sizi oraya askerî işleri iyi bilen biri olarak göndermektedir." Aralov, birçok kez Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte cepheye giderek askerî birlikleri ziyaret etti.
Sosyal adalet ve emperyalizmle mücadele fikirleri, iki ülkeyi birleştirdi ve aktif olarak ilerlemelerine imkan sundu. Ayrıca bu, ilişkilerde yeni bir sayfaydı. Nitekim, yeni güç dengesi oluştu, yeni sınırlar ortaya çıktı ve Sovyet Rusya, Türkiye'nin milli kurtuluş mücadelesine büyük katkı yaptı. Sonuç olarak, Türkiye ve Sovyet Rusya'nın uluslararası kabul görmüş sınırları çizildi ve daha sonra SSCB kuruldu. Antlaşma, Rusya ile Türkiye arasındaki ikili dostane iletişimin dengesi unsuru ve temelidir.
Türkiye ve Rusya Federasyonu, günümüzde ikili ve bölgesel düzeyde diyalog ve işbirliğini sürdürmektedir. Bu işbirliği anlayışının önümüzdeki dönemde de ikili ilişkilerimizin yanı sıra bölgesel barış, istikrar ve refaha katkı yapacak şekilde devam edeceğine inanıyoruz.
Ülkelerimiz arasında 100 yıl önce temeli atılan dostluk ilişkileri, bölgedeki istikrarın, iki ülke halkının gelişiminin ve refahının bu ilişkilere ciddi bir şekilde bağlı olduğu günümüzde özellikle önem taşımaktadır.