Leningrad'daki kuşatma 1943'te kırılmış olsa bile şehirde farelerin istilası devam ediyordu. Onlardan kurtulmak için Leningradlıların ülkenin başka yerlerinden getirilecek kedilere gereksinimi vardı.
Nitekim Yaroslavl ile Sibirya'dan getirilen kediler, Leningrad'ı kurtaran 'kuyruklu kahramanlar' olarak tarihe geçti.
Resmi bir tarih olmasa da Rusya'da 1 Mart, 'Ulusal Kedi Günü' olarak kutlanıyor.
Kedilerin ülke için önemi son derece büyük, zira vakti zamanında Leningrad'ı 'fare kuşatmasından' kurtaran onlardı.
Kuşatma altındaki Leningrad'da kediler
Leningrad kuşatması esnasında 1941 yılında, ülkede korkunç bir kıtlık baş gösterdi. Yiyecek hiçbir şey yoktu.
Kış aylarında kedi ve köpekler sokaklardan birer birer kaybolmaya başlamışlardı zira yiyecek olarak tüketiliyorlardı. Karınlarını doyuracak hiçbir şeyleri kalmayan halkın, yaşamak için tek çaresi evcil hayvanlarını yemekti. Fotoğrafta: Leningrad kuşatması esnasında bir kadın açlıktan zayıf düşmüş kocasını taşıyor.
Valera Suhov isimli 10 yaşında bir çocuk, 1941 yılında günlüğüne şunu not düşmüştü: "Bugün kızarmış kedi yedim, oldukça da lezzetliydi."
Ayrıca hayvanların kemiklerinden tutkal (fotoğrafta) yapılıyor, sonra o da yemeklere katılıyordu.
Hatta Leningradlılardan biri o dönemde '10 şişe tutkala bir kedi verilir' şeklinde bir ilan vermişti.
Savaş sırasında halk arasında bir 'kızıl kedi' efsanesi dolaşıyordu. Anlatılanlara göre bu kedi bir uçak savar bataryasıyla yaşıyordu ve hava saldırılarını önceden haber veriyordu.
Yaklaşan Sovyet uçakları olduğundaysa, kedi hiçbir tepki vermiyordu. Batarya komutanları bu Tanrı vergisi yeteneğinden dolayı kediye çok saygı duyuyor, yemeklerini onunla paylaşıyorlardı. Hatta kediyi koruması için bir asker tayin etmişlerdi.
Kuşatma esnasında hayatta kalmayı başarabildiği bilinen bir kedi de vardı: Vera Vologdina ve ailesinin kedisi, Maksim.
Vologdina, kuşatma sırasında annesi ve dayısıyla yaşıyordu. Maksim'in yanında bir de Jakonya isimli bir papağanları vardı. Jako savaştan önce konuşur ve şarkılar söylerdi. Ancak kuşatmanın ardından yaşanan kıtlıktan sonra kuş tamamıyla sessizliğe büründü ve tüyleri dökülmeye başladı. Aile, papağanı besleyebilmek için babalarından kalma bir silahı birkaç ay çekirdeği tohumu karşılığında satmak zorunda kaldı.
Fotoğraflarda: Şehrin kuşatma altında olduğu dönemde Leningrad ve sakinleri
Maksim'in hayatta olduğunu söylemeye de bin şahit isterdi. Yemek isterken bile miyavlamıyordu. Kedinin tüyleri parça parça dökülmüştü.
Amcası kedinin pişirilip yenmesi için ısrarcıydı. Ancak Vera ve annesi kediyi koruyordu. Evden ayrılacakları zaman Maksim'i bir odaya kilitliyor ve anahtarı yanlarına alıyorlardı.
Leningrad kuşatması döneminden yemek karneleri ve ekmek dilimleri
Sahiplerinin evde olmadığı bir gün kedi, papağanın kafesine girmişti. Savaş zamanı olmasa, bu, papağanın başının belada olduğu anlamına gelebilirdi, zira kedi avını hiç beklemeden çiğ çiğ yerdi.
Fakat eve döndüğünde Vera'nın karşılaştığı manzara, hiç de alışılmış türden değildi: Maksim ve Jakonya soğuktan korunmak için kafesin içinde birbirlerine sokulmuş uyuyorlardı.
Fotoğraflarda: Büyük Vatanseverlik Savaşı (1941-1945) döneminde kediler. SSCB.
1943 yılından sonra, sağ kalan kediyi görmek için Vologdinlerin evine turlar düzenlenmeye başladı.
O günden sonra amcası, kediyi yemekten vazgeçti. Ne yazık ki birkaç gün sonra, Jako açlıktan öldü. Ancak Maksim yaşamaya devam etti. Muhtemelen Leningrad kuşatması sırasında şehirde sağ kalan tek kedi de oydu. 1943 yılından sonra, sağ kalan kediyi görmek için Vologdinlerin evine turlar düzenlenmeye başladı. Maksim uzun bir yaşam sürdü. 1957 yılında ise 20 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Farelerin istilası
Nihayet 1943'te Leningrad'a giden bir yol açılabildiğinde, şehirdeki kedilerin hepsi ortadan kaybolmuştu. Farelerin nüfusu ise akıl almaz boyutlarda artmıştı. Sokaklardaki cesetleri yiyerek iyice çoğalmış ve irileşmişlerdi. Üstelik fareler, evlere girmenin bir yolunu bularak kıtlık içindeki halkın son erzaklarını da yiyiverdiler. Mobilyaları hatta evlerin duvarlarını dahi kemirdiler.
Kuşatma altındaki Leningrad'da bir hemşire sedye ile yaralının yanına koşuyor, 1941 yılı.
Fareleri vurdular, hatta tanklarla dahi ezdiler ancak hiçbir faydası olmadı.
Kemirgenleri imha etmek üzere özel birlikler kuruldu. Gördükleri tüm fareleri vurdular, hatta tanklarla dahi ezdiler ancak hiçbir faydası olmadı. Fareler işgal altındaki şehri kuşatmaya devam ettiler. Sokaklar adeta fareyle dolup taşıyordu. Tramvaylar, fare ordularının arasına dalmamak için durmak zorunda kalıyorlardı. Her şey bir yana, fareler oldukça tehlikeli hastalıklar da yayıyorlardı.
Kuşatmanın kırılmasından hemen sonra, Nisan 1943'te, Leningrad'a Yaroslavl'dan dört vagon dolusu gri kedi getirildi. Zira gri kedilerin fare yakalamakta son derece başarılı oldukları biliniyordu. Kediler için kilometreler boyu kuyruklar oluştu.
Kuşatma altındaki şehirde bir kedinin bedeli 500 rubleydi. Karşılaştırma yapılabilmesi için söz konusu dönemde ekmeğin 50 rubleye satıldığının bilinmesi iyi olacaktır.
Nitekim Yaroslavl'dan getirilen kediler şehri fare istilasından kurtardılar ancak sorun kökünden çözülemedi.
Savaş sona erince Leningrad'a kedilerle dolu bir tren daha getirildi. Ancak bu seferki kediler Sibirya'dan getirildi. Ülkenin birçok vatandaşı, evcil kedilerini Leningrad halkına yardım etmek üzere gönüllü gönderdi. Omsk, Tümen ve İrkutsk'tan 5 bin kadar kedi Leningrad'a getirildi ve bu defa tüm farelerin kökü kurutuldu.
Günümüz St. Petersburg'unda yaşayan kedilerin hiçbiri kentin yerlileri değil zira her birinin kökenleri Sibirya'ya dayanıyor.
Leningrad'ı kemirgenlerden kurtaran bu 'kuyruklu kahramanların' anısına, şehrin merkezinde yer alan Malaya Sadovaya Sokağı'na yıllar sonra Elisey ve Vasilisa isimli iki kedinin heykelleri dikildi.
Vasilisa sokaktaki üç numaralı dairenin ikinci katında yer alan su yoluna yerleştirilirken, Elisey da tam karşısına konumlanmış halde yoldan geçenleri izliyor. Günümüzde bu ufak heykel kaidesine bozuk para atmayı başarabilmenin, şans getirdiğine inanılıyor.